
| Ders Kodu | : TRH606 |
| Ders Türü | : Bölüm Seçmeli |
| Ders Grubu | : Doktora |
| Eğitim Dili | : Türkçe |
| Staj Durumu | : Yok |
| Teori | : 3 |
| Uyg. | : 0 |
| Kredi | : 3 |
| Laboratuvar | : 0 |
| AKTS | : 5 |
Bu derste Akdeniz’in yalnızca bir deniz olmadığı, o bir denizin içerdiği anlamlardan daha fazlasını içerdiğini yani bu “iç denizin” Romalılar ile Eski Dünya’nın kaderini tayin ettiğini kavratmaktır.
Birçok Akdeniz tarihçisinin kabul ettiği üzere, diğer tüm denizler tarih sahnesine sonradan dâhil edilmişken, bu “iç deniz” en başından beri Eski Dünya’nın kaderini tayin ediyordu. Kısacası, tarih anlatıları her şey burada başlamıştı ve burada bitmişti diye yazıyor. Bir başka deyişle, yüzlerce doğuş ve yükseliş hikâyesi bu dev maviliğe eşlik etmiştir. İÖ 272 yılında Tarentum’un Roma’ya teslim olmasından sonra Roma İtalya yarımadasını teşkilatlandırma işini tamamlamıştır. Böylece Roma, İtalya tarihinde ilk defa olarak bir siyasi mekân birlikteliği meydana getirmiş oluyordu. İtalya’da kurulmuş olan Roma-İtalya konfederasyonunun ardından İtalya’nın doğusunda ve batısında geniş sahiller bulunuyordu ve buraları her türlü saldırıya karşı açıktı. İşte bu durum, İtalya’daki Roma gücünü birbirine paralel iki sorunla karşı karşıya getirdi. Bunlardan biri batıdaki Tyrrhen Denizi sorunu, ötekisi ise doğudaki Adriatik Denizi sorunu idi. Bu sıralarda batıya büyük bir deniz devleti olan Kartaca hükmediyordu. Doğuda ise Hellenistik devletler içinde İtalya’ya en yakın büyük bir kara devleti olan Makedonia hâkimdi. Söz konusu güçlere karşı mücadele veren Roma, Batı Akdeniz Dünyası’nın Fethi ve Kartaca Savaşları sonucunda; Doğu Akdeniz Dünyası’nın Fethi ve Makedonya Savaşları sonucunda da Akdeniz’e “mare nostrum” (Bizim Deniz) demiştir. Bunu da uyguladığı yeni bir sistem ile provincia yani eyalet sistemi ile göstermiştir.